Kayıtlar

Ekim, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

yaprakdökümü.öykü

Resim
                          YAPRAK DÖKÜMÜ Sonbahar buralarda bir başkadır. Romantiktir, sıcaktır, hüznün, sevginin ayıdır, ancak bir o kadar da zorluğun ve telaşın mevsimidir. Buralarda ağaçlardan kopan kahverengi yapraklar çamurlara, her tarafı gölcüklerle kaplanmış köy yollarına dökülür. Kimisi çamurun içinde dibe gömülüp kaybolurken kimisi de su birikintilerinin üzerinde kalan vaktinin son anlarını yaşar. Bu kahverengi meşum hava kimisinde sadece şiddetli yağmurların yağdığı bir mevsimken kimisinde ise hüznün ve sevginin mevsimidir. Sonbahar hızla geçip giderken kış da yaklaşmış, soğukluğu iyice hissedilmeye başlamıştı. Çatı bacalarında gri dumanlar çoktan yükselir, gökyüzüne doğru ağır ağır süzülürken insanları ise kış hazırlıklarına devam ediyorlar, kara kış diye tabir ettikleri günler gelmeden tedbirlerini almak için tüm gayretiyle çalışıyorlardı. Herkes bir şeyle meşgul oluyor, ara sıra da sokakların çamurundan, havanın soğukluğundan, işlerin yoruculuğundan şikâye

birzamanlar.öykü

Resim
                                             B İ R ZAMANLAR Kardeşim Ömer'e ve değerli babaannesine ithafen; Yorgun vücudu altındaki, içine sert yün doldurulmuş döşeğin üzerinde boylu boyunca uzanırken, karnından gelen sesler gecenin karanlığında taş duvarlı odanın içinde yankılanır derecesine şiddetliydi. Korkuyordu, bu garip korkunun sebebi ise midesinden gelen seslerin yanı başında uyuyan kocasını uyandıracak olması ihtimaliydi. Üzerine çektiği yorgana sıkıca sarıldı, bacaklarını kendine doğru çekerek diz kapaklarını karnına dayadı. Bu hareketi sesi biraz daha bastırmış, bir süre sonra da uykuya dalmasına vesile olmuştu. Uyurken ise aklındaki tek şey yarın sabah kahvaltısında kendi payına düşecek olan bayatlamış, biraz da sertleşmiş olan yarım ekmekti. 1950’lerin sonuna yaklaşılmışken böyle tarihlerin dağ başına kurulmuş olan bu ücra köyde çok bir önemi olmuyordu. Bu insanlar hayatın “yaşanılan” kısmından o kadar uzaktılar ki, bazıları dünyanın sadece bu

hazan.öykü

Resim
                               HAZAN İnsan aslında hayatın derinliklerine gizlenmiş acı bir tasvirdir. Nasıl her gün güneş yeniden doğup doğa yeniden uyanıyorsa, insanda tüm bu süreçleri aynı olarak yaşayan bir hayat illüzyonudur. Güneş doğar, insan uyanır; duyguları uyanır, geceleri uyurken sabah olmasını ümit ettiği umutları uyanır. Ancak günün, belki de hayatın sonunda yine aynı şeyle karşılaşır. “Aldanmak, yaptığımız her işte şaşmaz yazgısı hepimizin.” İnsan güneşin doğuşuyla uyanmalı, o şehvet ve arzuyla hayata başlamalı denilir. Ancak bu küçük yerde bu felsefi sözün çok hükmü olmuyor. Evet, uyanıyor insanlar, ancak güneşten de önce… Daha günün ağarmasına birkaç saat olmasına rağmen gecenin karanlığında uyanmışlar, poğaçalarına koydukları ikişer ekmek ve birkaç domatesle yola koyulmuşlardı. Erkenden kalkıp herkesten önce gitmeleri gerekiyordu, aksi takdirde toplayıp eve getirmeyi umut ettikleri şeyden kendilerine kalmayacaktı. Neydi peki insanı gecenin yarısı