sengidince.öykü


                                                                   
                   SEN GİDİNCE

 
 Her defasında bu yoldan geçerken aldığım çiçekler ellerimde yürürken, ağırdan gidecek olduğum yere yaklaşmanın hissettirdiği duyguları yaşamaya başlamıştım.

Artık iyice dünyanın gürültüsünden ve yalanlarından uzaklaşmışken toprak yolu yavaş yavaş yürüyordum. Bu buraya kaçıncı gelişim bilmiyorum, bu gereksiz ayrıntıyı çok da önemsemiyorum, ancak aklıma gelmesine de engel olamıyorum.

Sakin adımlarla girdim mezarlığın kapısından; ağırdan esen rüzgârın ağaçları hışırdatması, dallarda ötüşen birkaç kuş,  onun haricinde etraf bomboş; hani derler ya ölüm sessizliği, işte bu deyimi gerçek kılan bir sessizlik hâkim.

Yerini artık evimin yolundan daha iyi bildiğim arkalarda duran mezarın başına çabucak geldim, hiç beklemeden oturdum beyaz mermerin üzerine. Buraya her gelişimde hissettiğim o tarifi zor duyguları tekrar yaşarken sonsuz bir boşluğun içerisinde, bir o yana bir bu yana savrulurken buluyorum kendimi. Bu duygulara her ne kadar engel olmaya çalışsam da elimden bir şey gelmiyor. Her defasında yanaklarımdan süzülüp elimdeki beyaz papatyaların üzerine düşen gözyaşlarım şimdi de yerini buldu, ağır ağır süzülerek bir daha hiç gelmemek üzere gittiler uzaklara.
Demet halinde duran beyaz papatyaları mermerin üzerine koyup yavaşça açtım. Her bir dalı özenle bırakırken kurumuş toprağın üzerine, mezar taşına siyah rakamlarla kazınmış tarih ilişti gözüme. Yine bilinçsizce yaptığım bir hesap sonrası yaklaşık sekiz ayın geçtiğini anlayabildim. Başta inanamasam da bu gerçeğe, kabullenmesi çok uzun sürmedi. Alışıyor insan, ölümü kabullendikten sonra her ne olursa olsun böyle şeyleri kabullenmesi zor gelmiyor artık. Ancak gidişine hala alışabildim mi emin değilim, alışsaydım eğer, sekiz ay geçmesine rağmen her gün uğramazdım buraya belki de.

Beyaz papatyalar getirdim sana sevgili, en sevdiklerinden; her gördüğünde neşeyle kokladığın, saçlarına taktığım o beyaz papatyalardan. Ancak şimdi sen yoksun; o güzel yüzün, mis kokulu saçların yok artık… Sen olmayınca da, hiçbir şeyin anlamı yok... Sen gideli beri papatyalar eskisi gibi güzel kokmuyor artık, öksüz kaldılar; arkanda bıraktığın her şey gibi, onlar da öksüz kaldı.

Beni soracak olursan yaşıyorum, eğer buna yaşamak denirse, yaşıyorum. Kabullenmeye, geride bırakıp devam etmeye çalışsam da, her defasında tekrar tekrar başa döndüm, habersizce gittiğin o gün ki yaşadığım acıyı her defasında tekrar yaşadım. Geceleri seni aradım, beraber uyuduğumuz günleri aradım, o küçük evimizin her odasında dönüp durdum seni bulmak için, ancak bulamayıp çaresizce ağlamaya başladığım her an da burada açtım gözlerimi. Buraya nasıl ve niye geldiğimi bilmediğim birçok sabah yine ağlayarak ayrıldım yanından.

Aylarca beraber anılar biriktirdiğimiz yerleri gezdim. Beraber yürüdüğümüz sokakları arşınladım günlerce, beraber oturduğumuz banklara kuruldum. Sanki sen yanımdaymışçasına oturdum saatlerce, parkta oynayan çocuklara bakıp bir kızımızın olmasını istediğimiz o hayalleri tekrar tekrar düşledim. Gözleri sana benzemesini istediğim kızımızı düşündüm. Doğup büyüdüğünü, beraber koşturup oynadığımızı, annesi kadar güzel olacağına inandığım kızımızın hayalini kurdum. Sonra bu hayalin artık çok uzaklarda olduğunu anladığım her an yeniden yıkıldım, yeniden parçalandım. Kim olduğumu unutup tekrar tekrar kayboldum bu şehrin sokaklarında.

Sen gidince eskisi gibi olamadım senin anlayacağın, hep bir yanım eksik, yarım kaldı. Yavaş yavaş tüketti, eritti beni bu acı. Ne kadar direnmeye çalışsam da hep kaybeden taraf ben oldum. Artık düşünemiyor, nefes alamıyor, yaşamıyorum.

Bunu sana nasıl söyleyeceğim hiç bilmiyorum, tabi bir de söyledikten sonra nasıl yapacağımı…  

Sen gidince ağır ağır eridi bedenim, yüreğim, hislerim... Artık etrafımdaki hiçbir şeyi fark edemiyor, sevemiyor, anlam veremiyorum. Zavallıca oturup bekliyor, ölüm denen illetin beni de bulup artık bu acıya bir son vermesini bekliyorum. Ancak beklemek bile o kadar zor ki, artık dayanamıyorum.

Gitmem gerek sevgili, bu acılardan, zihnimi parçalayan bu boşluktan kurtulmak için gitmem gerek. Papatyaların yine sen kokması için gitmem gerek. Gitmem gerek sevgili, yaşamak için gitmem gerek...      

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

birzamanlar.öykü

eskibiranı.öykü